Güvenilir Bilginin Sınırları
Güvenilir bilginin teorik olarak sınırı var mıdır? Güvenilir bir “metafizik” mümkün müdür?
Bu sorulara cevap verebilmek için “analitik yargı”, “sentetik yargı”, “a priori” bilgi, “a posteriori” bilgi ve “transendent” (aşkın) bilgi kavramlarını tanımlamamız gerekiyor.
“Analitik yargı”lar, öznesinde yüklemi içeren yargılardır. Örneğin “Her çemberin merkezi vardır” önermesi, analitik bir önermedir. Çünkü merkez kavramı, çember kavramı tarafından içerilir. Çemberin tanımı “Bir merkeze eşit uzaklıkta olan noktalar kümesi” dir. Yani merkez kavramı, çemberin tanımında zaten vardır.
Tanrı’nın Tanımı
Tanrı’yı tartışmadan önce tutarlı ve anlaşılır bir tanımını yapmak gerekir. Yoksa tartışma mümkün olmaz. Sorun Tanrı’dan kastedilenin çok net olmaması ve Tanrı konusunda ortada çok kesin, net ve herkesin üzerinde birleştiği bir tanımın bulunmamasıdır.
Tanrı’nın ne olduğunu anlayabilmek ve Tanrı’yı tanımlayabilmek için önce çeşitli soruların cevabini vermek gerekir. Örneğin:
Einstein ve Hawking
Oncelikle, su noktanin ustunde durmakta yarar var ki, gerceklik, hakkinda yorum yapandan bagimsizdir. Einstein ya da Hawking, ya da herhangi biri ne derse desin, soyledikleri kesin dogru kabul edilemez ve Tanri’nin varligina veya yokluguna delil olarak gosterilemez. Fakat, bu konularda biz normal insanlara gore cok daha fazla kafa yormus bu dahilerin fikirlerine bakmak, gercekligi anlamada ve dogruya yaklasmada mutlaka faydali olacaktir.
Anket Sonuçları
İstatistiksel Veriler
ABD’de üniversite öğrencileri arasında yapılan ve Chronicle of Higher Education’da yayınlanan bir ankete göre (19 Kasım 1986, sayfa 37), ABD üniversite öğrencilerinin yarısından çoğu yaratılışçıydı ve üçte biri hayaletlere, ölülerle haberleşmeye, uzaylıların dünyayı ziyaret ettiğine, yeti efsanesine, vs. inanıyordu. Bu sonuç günümüzde bilim eğitiminin, insanların beynine girmede tabloid gazetelerdeki sözde bilim (pseudo science) saçmalıklarından daha etkili olamadığının bir göstergesiydi.
Ya Varsa?
İslamın Tüccar Zihniyeti
Din tartışmalarının sonucunda, mümin tarafın köşeye her sıkıştığında kullandığı bir argüman vardır: “Allah yoksa ona iman etmiş olmanın kimseye zararı olmaz, ama ya varsa o zaman inanmayanlar çok kötü şekilde yanacaklardır. O halde aklımıza yatmıyorsa bile inanalım, ne olur ne olmaz”… Bu argümanın mucidi, aynı zamanda islam tarihinin en büyük katili olan Ali’dir (savaşta ele geçirilen esirlerin idamını kimseye bırakmaz, hepsini bizzat ünlü Zülfikar’ıyla hallederdi).
Din İle Alıp Veremediğimiz Ne?
Bilmiyorum inançlı arkadaşlar dinlerle ve dinsel düşünceyle alıp veremediğimizin ne olduğunu merak ediyorlar mı, veya anlıyorlar mı. Tahmin edebiliyorum ki, bizlerin dinlere olan tavrı onlara çok katı, önyargılı ve geçersiz temellere oturtulmuş gibi görünüyor olmalı. Muhammed ile, İslam’la, insanların ibadet etmesiyle ne alıp veremediğiniz var diye sorduklarını duyar gibiyim. Onlar son derece masum gördükleri tüm bu inanç ve aktivitelere karsı gösterildiğini düşündükleri tepkileri çok katı, önyargılı ve gereksiz görüyorlar mutlaka.
Materyalizm İnsana Ne Vaad Eder?
İdealizm ile materyalizm, insanlık tarihi boyunca birbiri ile mücadele eden iki dünya görüşüdür. İdealizm ve dinler, insanı, kaderi bilinmez, anlaşılmaz, sırrına erilmez bir tanrısal aleminin elinde olan bir nesne olarak görürken, materyalizm, insanın doğayı ve kendisini öğrenerek, kendi yaşamını belirleyebileceğini, çevresine egemen olabileceğini, geleceğini tayin edebilen bir özne olarak tarihe damgasını vurabileceğini savunur.
İnançlıların Yanılgıları
İnançlıların en yaygın 15 yanılgısı:
1) Tanrı kavramının “ilk sebep” problemini çözdüğünü zannetmek
Tanrı’nın, nedenler zincirinin sonsuzluğu problemini çözdüğünü zannetmek çok yaygın bir yanılgıdır. İlk şey evrenin ortaya çıkışıysa, evrenin sebebi Tanrı’dır demenin nedenler zincirini bitirdiği zannedilir. Halbuki, bu noktada sorulabilecek “Peki Tanrı’nın sebebi nedir?” sorusu çok yerinde bir sorudur. Bu soruya, şartlanmış bir şekilde, “Tanrı’nın sebebi yoktur” veya “Tanrı kendi kendisinin sebebidir” derler.
Evrenin Kökeni Üzerine Spekülasyonlar
Bertrand Russel’in dediği gibi, insanlar inanmak istiyorlar ve inanmak için iyi sebep bulamadıklarında da ellerindeki kötü sebeplerle yetiniyorlar. Yani evrenin nasıl ortaya çıktığını, kökenini, hayatın anlamını ve bu tür pek çok sorunun cevabini bilmek istiyorlar. Verilen cevabin delilinin olup olmaması, doğru olup olmaması onları pek ilgilendirmiyor. Sadece bir psikolojik tatmin arıyorlar. Eğer her şeyin nasıl ve neden olduğunu çözebilirlerse, ya da biri onlara bunu açıklarsa, daha rahat ediyorlar. Bilinemeyenlerle yaşamak onlara göre değil. Uydurma da olsa açıklama istiyorlar.
Ateizm Hakkında Bir Önyargı
Forumumuza gelen inanclilarin pek cogunda ateizm ve ateistler hakkinda bir onyargi var. Ateistlerin “Evren nasil olustu”, “Hayat neden var ve nasil basladi”, “Hayatin amaci var midir”, vs. gibi sorulara cevap vermek zorunda oldugunu dusunuyorlar.
Kendilerini sasirtacak cevabi vererek soze baslayalim once: Ateistlerin bu sorulara cevap verme zorunlulugu yoktur. Ateist olmak icin bu tur sorulara cevap vermis olmak sart degildir.