Ateizm Hakkında Bir Önyargı
Forumumuza gelen inanclilarin pek cogunda ateizm ve ateistler hakkinda bir onyargi var. Ateistlerin “Evren nasil olustu”, “Hayat neden var ve nasil basladi”, “Hayatin amaci var midir”, vs. gibi sorulara cevap vermek zorunda oldugunu dusunuyorlar.
Kendilerini sasirtacak cevabi vererek soze baslayalim once: Ateistlerin bu sorulara cevap verme zorunlulugu yoktur. Ateist olmak icin bu tur sorulara cevap vermis olmak sart degildir.
Doğa ve Doğaüstü
İnançlılarla tartışırken pek çok tartışmanın bu noktada düğümlendiğini farkettim. Özellikle bilimsel konularda tartışma yapıldığında, inançlı kişi bilimin açıklayamadığını düşündüğü birşeyleri gündeme getiriyor ve birşeyi bilimin açıklayamadığını gösterdiği takdirde her nedense kendi teist tezleriyle ilgili birşeyler kanıtladığını zannediyor. […]
Öznel İdealizm
Maddenin varolmadığı ve dış dünyanın yanılsama olduğuna dair öznel idealist fikirlerin ilginç tarafı bu iddiaların yanlış olduğunu neredeyse kesin olarak bilmenize rağmen, bunu göstermenin çok zor olmasıdır.
Hatta maddenin varlığı ve dış dünyanın gerçekliğini kanıtlamak neredeyse imkansız derecede zordur. Fakat güzel haber, maddenin illüzyon olduğunu ve dış dünyanın gerçek olmadığını iddia eden bu öznel idealist fikirleri kanıtlamak da imkansızdır, hatta bu iddiaları ortaya koyan akıl yürütmenin bir totoloji olduğunu göstermek ve dolayısıyla bu fikirleri reddetmek mümkündür.
Pozitif Ateizm
Bu sitede şimdiye kadar genellikle negatif ateizmi tanıttık ve onu savunduk.
Yani Tanrı’nın varolduğunu düşünmek icin yeterli sebep olmadığı gerekçesiyle Tanrı iddiasının reddedilmesi gerektiğini söyledik. Özellikle benim yaptığım Tanrı tartışmalarında takındığım tavır en azından tartışmaların başında genellikle negatif ateizm olmuştur. Duruma göre, bazen, eğer yeterli sebep ortaya çıkarsa “böyle bir Tanrı varolamaz” iddiasında da bulunduk. Ve bunu ben yaptığım zaman genellikle Tanrı kavramının yarattığı maktıksal paradokslara dayanarak yaptım.
Ateizm ve Agnostisizm
Agnostisizm, ontolojik değil, epistemolojik bir tavırdır. Bu yüzden tartışılmakta olan Tanrı tanımına bağlı olarak, agnostisizm belli durumlarda oldukça tutarlı bir tavır, hatta mümkün olan tek tavır olabilmektedir. Pek çok ateistin bile öne sürülen bazı Tanrı tanımlarına karşı epistemolojik tavrı agnostisizmdir. Fakat bu, ontolojik açıdan ateist bir tavır ortaya koymak için bir engel değildir.
İnançlılar İçin Düşündürücü Sorular
Kader ve Özgürlük
· Kaderimiz çiziliyse kararlarımızdan niye sorumlu tutuluyoruz?
· Yok eğer hür irademiz varsa, niye bazı şeyleri seçtiğimizde cehenneme atılıyoruz?
· Biz seçimlerimizde özgürüz, kader sadece Tanrı’nın bizim seçimlerimizi önceden bilip takdir etmesidir diyerek bu işin içinden çikmaya kalkmayın. İnsan verdiği kararları çevresindeki koşullara ve faktörlere göre verir. Bu koşullar ve faktörler ise Tanrı’nın kontrolu altında,
Bilim ve Din
Bilim ile din bağdaşmaz. Din adamları ne derse desin, ister peygamberin “İlim Çin’de de olsa alın” sözünü örnek versinler, ister başka bazı gerekçelerle bilimi yüceltsinler, ve islamın ya da herhangi başka bir dinin bilimle çelişmediğini söylesinler, özünde bağdaşamaz iki düşünce biçimi olan bilim ile dini uzlaştırmak mümkün değildir.
Bunun sebebini anlamak inançlıların çoğuna zor gelir. Bizlerin, sırf dine ve Tanrı’ya karşı içimizde beslediğimiz bir düşmanlıktan dolayı bu tür karalayıcı sözlerle dine saldırdığımıza inanmak isterler.
İnançlının Mantığı ve Bilimsel Düşünce
Teist’teki mentalite öyle terstir ki, bir cümleden ne anlaşılacağı, ve cümlenin doğru olup olmadığı, cümleyi söyleyen kişiye bağlıdır. Yoksa mantığa, akla, bilime, sağduyuya değil. Neyin doğru olduğuna baştan karar verilmiştir. Cümle bu karara göre test edilir. Karar cümlenin test edilmesinden sonra, bu testin sonucuna gore verilmez. Yoksa, olur ya, mazallah, dogmalarıyla çelişen birşeyleri kabul etmek zorunda kalabilirler. Öyle bir riske girilir mi hiç?
Tanrısız Evren
Tanrı Açıklaması Neden Geçersizdir?
Çoğu kişinin dini inancının kökeninde herhangi bir bilimsel ya da mantıksal akıl yürütme yatmaz. İnsanlar genel olarak çevrelerindekiler inandığı için inanırlar.
Fakat bu inancın yine de bilimsel görünümlü bazı gerekçelere bağlanması icap eder, aksi takdirde her insanda varolan ve bazılarında daha güçlü bazılarında daha belirsiz olan bilimsel ve şüpheci yön tatmin edilmemiş olur.
Neden Birşeyler Var? Varlık Neden Var?
Felsefede çok sorulmuş ve üzerinde çok düşünülmüş bir soru bu. Martin Heidegger’e göre bu felsefenin en temel problemidir.
Hiçbirşeyin olmadığı bir durum hayal edilebilir mi? Dikkat ederseniz, bu tür bir sonuç çıkarabilmek için kullanmak durumunda kalacağınız herhangi bir gözlem bile bu durumunun geçersizliğini gösterecektir, çünkü ister istemez ‘hiçbirşeyin olmaması’ tespitini yapan bir gözlemci gerekecektir. Yani hiçbirşeyin olmaması durumunda bile bunu diyen bir gözlemci, yani birşeyler vardır. Hiçbirşeyin varolmaması durumu hayal dahi edilemez.