Bilim ve Din Sitesi


  • 05.14.2013
    Kitabımın gördüğü ilgi üzerine Cumhuriyet gazetesinin benimle yapmış olduğu yeni röportaj : Ateistlere Ayrımcılık Artıyor

    06.14.2012
    Kitabım Ateizmi Anlamak çıktı. Kitabı edinme seçenekleri için: Ateizmi Anlamak

    06.19.2012

    “İnanç Özgürlüğü Girişimi” / “Freedom of Religion or Belief Initiative” tarafından benimle yapılan röportaj bugün yayınlandı: Türkçe:İÖG İngilizce:FoRB

    01.12.2010

    Radikal gazetesinden Berrin Karakaş, bizimle Türkiye’de Ateizm üzerine yaptıkları röportajın küçük bir bölümünü şu yazıda yayınlamış: Türk Ateistler Rahatsız

    Röportajın tamamını şurada okuyabilirsiniz: Radikal röportajı

  • Öznel İdealizm

    Gönderen 19/01/2018 13:51

    Maddenin varolmadığı ve dış dünyanın yanılsama olduğuna dair öznel idealist fikirlerin ilginç tarafı bu iddiaların yanlış olduğunu neredeyse kesin olarak bilmenize rağmen, bunu göstermenin çok zor olmasıdır.

    Hatta maddenin varlığı ve dış dünyanın gerçekliğini kanıtlamak neredeyse imkansız derecede zordur. Fakat güzel haber, maddenin illüzyon olduğunu ve dış dünyanın gerçek olmadığını iddia eden bu öznel idealist fikirleri kanıtlamak da imkansızdır, hatta bu iddiaları ortaya koyan akıl yürütmenin bir totoloji olduğunu göstermek ve dolayısıyla bu fikirleri reddetmek mümkündür.

    Bu tarz fikirlerin en ünlü savunucularından biri Berkeley’dir. Kendisi bir papaz olan Berkeley, yaşadığı dönemde yükselişte olan materyalist felsefe ürünü düşüncelerin karşısında dini ve Tanrı’yı koruyabilmek için kendine özgü ilginç bir öznel idealizm geliştirmiştir.

    Dönemin popüler düşünce biçimi olan empirizmi en uç noktasına götürerek “varolmak, algılanmaktır” diyen Berkeley, algıladığımızın ötesindeki bir dış dünyanın varlığından emin olamayacağımızı vurgulayarak maddenin ve dış dünyanın varlığının kanıtlanamayacağını savlamış, hatta buradan da maddenin bir illüzyon olduğu ve dünyanın maddi olarak değil sadece Tanrı’nın zihninde fikirsel olarak varolduğunu ileri sürmüştür. Böylece kendine göre materyalizmi çürütüp (en azından dayanaksız olduğunu gösterip) Tanrı fikrine fikirsel alanda bir yer açmıştır.

    Harun Yahya ve benzerlerinin bu tarz fikirleri beğenmelerine şaşmamalı. Materyalist bakış açısının entellektuel arenadaki ezici üstünlüğü karşısında tek çıkış noktaları, materyalizmi bu zayıf noktası addettikleri yerden vurmak ve maddenin varolduğunun materyalistler tarafından kanıtlanamayacağını savlayarak bir çıkış yolu aramaktır.

    Berkeley’in felsefesini çürütme denemelerinin en ünlülerinden biri Johnson’un bir taşı tekmeleyerek bu felsefeyi çürüttüğünü iddia etmesidir. Diyalektik materyalistlerden de bu felsefenin çürütülmesiyle ilgili olarak benzer fikirler duyarsınız sıkça. Örneğin, maddenin gerçek olmadığını iddia eden idealistin neden kendisine doğru gelmekte olan bir arabanın önünden çekildiğini sorarlar.

    Fakat bu tarz argümanlar, günlük yaşamda ikna edici olabilseler de, felsefi bir kanıtlama sayılabilecekleri şüphelidir.

    Kant’in bu tarz idealizm üzerine çok ilginç ve güzel eleştirileri var. Fakat ayrıntısına bu yazıda girmeyeceğiz. Ayrıca Kant, bu tarz idealizmi reddeden ilginç yollar bulmuş olmasına rağmen, kendisi de başka bir tür idealizm geliştirmistir.

    Kant’in itirazlarının birini çok kısa olarak ifade etmek gerekirse, Kant’a göre zihnimizde dış dünya ile ilgili oluşan imgelerin her biri birer ‘temsil’dir, yani birşeyleri temsil etmektedir. Dolayısıyla da temsil edilen şey bizim zihnimizdekinden farklı da olsa bir şekilde zihnimiz dışında varolmalıdır. Ayrıca ‘daimilik’ gibi bir hissin, ancak dış dünyanın daimi bir gerçekliği ile mümkün olacağını söylemek, Kant’ın bu konudaki birbaşka karşı argümanıdır.

    Berkeley’ci felsefe üzerine yapılan saldırıların ilginçlerinden biri, eğer herşey illüzyonsa, zihnimizde dış dünya ile ilgili oluşan illüzyonların ve yanılsamaların nereden geldiğini sormaktır. Bu felsefeye yapılan başka benzer saldırı ise, eğer dış dünya gerçek değilse, neden hepimiz aynı dış dünyayı aşağı yukarı aynı şekilde algılıyoruz sorusudur.

    Bu son tespit, Berkeley’ci öznel idealisti eğer tutarlı olmak istiyorsa kendisi dışındaki tüm zihinleri reddetmeye zorlayacaktır. Böylece, kendisinden başka hiçkimsenin varolmadığını savlamak zorunda kalacaktır bu kişi.

    Fakat Berkeley’in bu güçlüklerle ilgili kendi çözümü, işi Tanrı’ya havale etmektir. Berkeley der ki, zihnimizde ortaya çıkan ve dış dünya ile ilgili olduğunu düşündüğümüz imgelerin kökeni Tanrı’dır, ve değişik zihinler arasındaki tutarlılığı ve baglantıyı sağlayan şey de Tanrı’nın kendisidir. Hatta tam olarak bu da değil dediği, Berkeley iddia eder ki, bir şey varolabilmek için bir zihin tarafından algılanmalıdır ve Tanrı tek varolan gerçeklik olup, bizler, hepimiz sadece onun zihninde varız der.

    Fakat materyalizme başarılı bir şekilde saldırıp, empirizme dayanarak dış dünyanın varolduğunun gösterilemeyeceğini bu kadar başarılı şekilde savlayan Berkeley’in iddiasının zayıf noktası, bu konuda kendi argümanlarına muhattap olacak bir açıklamayı kendisinin getirmiş olmasıdır.

    Yani empirist gerekçelerle dış dünyanın olmadığını iddia eden Berkeley, o zaman nasıl olup da kendi dışımızda bir Tanrı’nın varolduğunu düşünebilmekte, bunu neye dayanarak iddia edebilmektedir diye sorulmuştur haliyle. Dış dünyadan, hatta maddenin gerçekliğinden bile şüphe eden bir aşırı empiristin, dış dünyadaki bir varlık olarak tanımlanan Tanrı’nın varlığına dair tutarlı bir gerekçe bulması güç görünmektedir.

    Fakat tüm bunlar bir yana, bu tarz idealizmin çürütülmesine yarayacak asıl fikirler, Nietzsche, G. E. Moore gibi filozoflar tarafından ilk olarak ortaya konmaya başlanmış ve sonra Bertrand Russel ve David Stove tarafından öznel idealizmin tabutuna çivi çakacak düzeyde olgunlaştırılmıştır.

    Russel’dan alıntı:

    “Eğer bilinen şeyler zihinde varolmalıdır diyorsak, ya zihnin bilme gücünü sınırlıyoruz, ya da düpedüz bir totoloji ortaya koyuyoruzdur. Bu denen totoloji olur, eğer ‘zihinde’ ifadesinden kasıt ‘zihnin önünde’ ifadesi ise, yani zihin tarafından kavranmak manasındaysa. Fakat bunu dersek, o zaman kabul etmek zorundayız ki zihinde varolan şey zihinsel değildir. Dolayısıyla, bilginin doğasını anladığımızda, Berkeley’in argümanı hem özünde hem de şekil olarak yanlıştır ve ‘fikir’lerin, yani kavranan objelerin zihinsel olmasi gerektiği konsundaki bir kabule dayanmaktadır, ki bu kabulün hiçbir dayanağı yoktur. Dolayısıyla, Berkeley’in idealizm lehine kullandığı dayanak reddedilebilir”.

    David Stove’un bu konudaki eleştirisi de mantıksal açıdan Nietzsche’den ve Russel’dan farklı değildir fakat bu konuda Stove’un tespitlerine daha çok atıfta bulunulmuştur ve Stove’un Berkeley’ci idealizmin yanlış noktasını daha açık biçimde ortaya koyduğu söylenebilir.

    Stove, idealizmin ‘dünyanın en kötü argümanı’na dayandığını söyler. Berkeley iddia etmiştir ki, ‘zihin, düşünülmeyen şeyleri kavramaya muktedir olduğuna ve zihin olmadan da bu şeylerin varolabileceklerine inandırılmıştır’. Stove ortaya koymuştur ki, bu iddia ‘düşünülmeyen şeylerin düşünülemeyeceği’ totolojisi üzerine kuruludur ve buradan şeyler düşünülmedikleri takdirde varolamazlar sonucuna ulaşmaktadır.

    Görüldüğü gibi, öznel idealizmi çürüten fikirler, öznel idealizmin iddialarının bir totolojiye dayandığı için geçersiz olduklarını ortaya koyarak bunu yapmaktadır. Bu maddenin ve dış dünyanın varolmadığı iddiasini reddetmek için geçerli olmasına rağmen, maddenin ve dış dünyanın gerçek olduğunu iddia etmek için kullanılması yine de zor gözükmektedir.

    Tabi dış dünyanın gerçek olmadığı iddiasının geçersizliği gösterildiğinde, ortaya dış dünyanın gerçek olduğu sonucu çıkar mı çıkmaz mı noktasına gelir burada konu. Bu örnekte ortada sadece iki seçenek olduğundan (dış dünya ya gercektir ya değildir), ve bu seçeneklerden birini iddia eden argümanın bir geçerliliği olmadığı gösterildiğinden, dış dünyanın gerçek olduğu fikri geriye kalan tek seçenektir ve varsayılan (‘default’) tutumumuz bu olmalıdır.

    “Öznel İdealizm” için bir cevap

    1. berkay dedi ki:

      Peki hocam günümüzde bu fikirleri bir takım insanlar bilimsel temele oturttuklarını söylüyorlar buna cevabınız nedir ? Örneğin çift yarık deneyi ve maddenin ancak biz baktıgımızda varolması bakmadıgımız da olmaması veya frekans olması fikri. Susskind, maldacena, bohr gibi bilim adamları ve günümüz birtakım kuantumcularının bilimsel araştırmaları ve fikirleri idealizme ciddiyet katmış olmuyor mu?

    Bir Cevap Yazın

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir