Evrenin Kökeni Üzerine Spekülasyonlar
Bertrand Russel’in dediği gibi, insanlar inanmak istiyorlar ve inanmak için iyi sebep bulamadıklarında da ellerindeki kötü sebeplerle yetiniyorlar. Yani evrenin nasıl ortaya çıktığını, kökenini, hayatın anlamını ve bu tür pek çok sorunun cevabini bilmek istiyorlar. Verilen cevabin delilinin olup olmaması, doğru olup olmaması onları pek ilgilendirmiyor. Sadece bir psikolojik tatmin arıyorlar. Eğer her şeyin nasıl ve neden olduğunu çözebilirlerse, ya da biri onlara bunu açıklarsa, daha rahat ediyorlar. Bilinemeyenlerle yaşamak onlara göre değil. Uydurma da olsa açıklama istiyorlar.
Bu yüzden ben de evrenin kökeni konusunda tipik teist açıklamalarla bağdaşmayan birtakım spekülasyonlar derledim. İnançlılar, dinlerin açıklamasını ve Tanrı inancını spekülasyon olarak nitelemeyip doğru olduğunu iddia etseler de, ben getirdiğim açıklamaların pek çoğunun spekülasyon olduklarını kabul edeceğim. (Bazıları teori sayılır, çünkü bazı delillerle desteklenmektedirler. Fakat bu yazıda teori veya spekülasyon ayırmadan, çeşitli alternatif açıklamaları sıralayacağız).
Aklıma gelen ve evrenin ve hayatın kökeni konularını açıklayabilecek, içinde zeki tasarımcı fikri taşıyan ve taşımayan çeşitli açıklamalar sıralayacağım. İçinde zeki tasarımcı fikri taşıyanları da dahil edip sıralamamın sebebi, zeki tasarımcı deyince otomatikman Tanrı’nın anlaşılması gerekmediğini okurlara göstermek. Her nedense, evrenin ve canlılığın tasarım ürünü olduğunu gösterebilirlerse, teist bir Tanrı fikrini de kanıtlamış olduklarına inanıyor çoğu inançlı. Bu önyargının geçersizliğini göstermek maksadıyla, içinde zeki tasarımcı fikri taşıyan, fakat tipik teist açıklamalarla bağdaşmayan birtakım fikirleri de dahil edeceğim.
Önce akla gelebilecek bazı zeki tasarımcı spekülasyonları:
1) Evrende varolan canlılık ve zeka, trilyonlarca yıl sonra öyle bir teknolojik düzeye ulaşacak ki, zamanda geri gidip evrenin geçmişini etkilemenin yolunu öğrenecekler ve en sonunda en geriye gidip Big Bang’ı yaratarak evrene ve kendilerinin gelecekteki ortaya çıkışlarına sebep olacaklar. Big Bang’in ilk koşullarını öyle bir ayarlayacaklar ki, ortaya çıkan evrenin doğa yasaları, bizim su anki evrende bildiğimiz yasalar gibi olacak, dolayısıyla, bu yasaların etkileri otomatik olarak aynı sonuçları üretecek. Canlılık, bu yasaların gerektirdiği şekilde, çeşitli gezegenlerde, fizik ve kimya yasalarının öngördüğü şekilde ortaya çıkıp gelişecek ve evrimleşerek sonunda zeka ve bilinç sahibi varlıkları yaratacak. Böylece kendi üzerine kapanan bir döngü oluşacak ve nedenler zincirinin sonsuzluğu problemi ve köken sorunu çözülmüş olacak.
2) Evreni, üstün bir uygarlığın kolektif bilinci yönetmektedir. Bu uygarlık ezelden beri vardır ve yaratılmamıştır. Bu uygarlığın kolektif bilinci her şeyi yönetmektedir ve evrendeki gök cisimlerinin oluşumunu sağladıktan sonra, bunlar arasında seçtikleri bazılarına kendi uygarlıklarına ait tohumlarla canlılık ekmektedirler. Bu tohumlardan türeyen canlı hücreler evrimleşerek dünyadakine benzer ekosistemler ve hatta zaman içinde uygarlıklar yaratmaktadır.
3) İki tane Tanrı vardır ve ikisi de ezelden beri mevcuttur. Aralarında iş bölümü yapmışlardır ve bazı işlerle birisi, bazı işlerle diğeri ilgilenmektedir. Evreni birlikte planlayarak yaratmışlardır. Aralarındaki bazı anlaşmazlıklar yüzünden evrenin yaratılısı bir anda yapılamamış, 6 gün sürmüştür. Hatta sonradan gönderdikleri kuranda da belirttikleri gibi önce yeri, sonra gökleri yaratmışlardır. Bunun nasıl olduğunu sormayın, çünkü bizim aklımız ermez. Koca evreni sadece dünyadaki insanlar için yaratmışlar ve evrende insanlardan başka zeki canlı olarak sadece melek ve cinleri yaratmışlardır. Tek insan için, bu derece büyük bir evrenin ve bu kadar çok gök cisminin yaratılarak yer ve madde israfı yapılmasına bozulan bir tanesi, diğer yaratıcıyla bozuşmuş, bu yüzden insanlara kitap gönderirken diğerinden bahsetmemiştir bile. Hala küstürler. Barışınca yeni bir kitap gönderip aslında biz iki taneyiz diyeceklerdir.
4) Toplam Tanrı sayısı 8-10 tanedir. Bunlar eski yunan efsanelerinin Tanrı’ları gibi birbiriyle evlenir, çocuk sahibi olurlar. Çocukları da Tanrı olur bunların. Ama bir tanesi dünyaya gönderilmiş ve İsa adını almıştır. Diğerleri uzay boşluğunda, hiçbir şeye ihtiyaçları olmadan yaşarlar. Yarattıkları evreni kollayıp, onunla oyunlar oynarlar. Evrenin değişik bölgelerini aralarında paylaşmışlardır. Bizim dünyamızın bulunduğu bölgeden bir tanesi sorumludur. Bizimle bütün bağlantıları o kurar. Bu Tanrı, eski yunan zamanında insanlara diğer Tanrılardan da bahsetmiş, onun için ortaya çok sayıda çok tanrılı ve putperest dinler çıkmış, fakat zaman içinde onların bu dünya ile ilgilenmemesi yüzünden yeni gönderdiği dinlerde onlardan bize bahsetmemiştir bile.
5) Evrenin kendisi zeki ve akıllıdır. Bu yüzden, bir vücuttaki canlı hücreler misali, bu akıllı evren de kendi bünyesinde yer alan bazı gezegenler üzerinde akıllı uygarlıklara sahiptir. Bu uygarlıklar da aynı hücreler gibi doğar, büyür, gelişir ve ölür. Bir arada bulundukları evrende, evrenin toplam canlılığının küçük parçaları olarak işlev görürler. Bu canlı evren ezelden beri yasamaktadır. Bu yüzden yaratılmamıştır. Bu zeka tarafından yaratılan şeyler, doğup, büyüyüp, ölen ve bu toplam canlılığı oluşturan küçük birimler olan küçük uygarlıklardır.
Şimdi de içinde zeki tasarımcı fikri taşımayan bazı spekülasyonlar:
6) Boşluk, ya da “hiçlik”, kendisini oluşturan iki zıt kutba (pozitif ve negatif enerji gibi) ayrılarak yin ve yang benzeri, birbirinin zıttı ve tamamlayıcısı iki evrensel gücü oluşturmuşlardır ve bunların karşılıklı etkileşimleri ve bir tanesinin bir noktada yoğunlaşarak boşluğun yapısını bozması sonucunda bildiğimiz madde ve evren doğmuş, daha sonra ise her şey yine bu iki zıt gücün karşılıklı etkileşimine dayanarak rastlantısal olarak ortaya çıkmış birtakım kurallar çerçevesinde gelişerek bugün gördüğümüz her şeyi oluşturmuştur.
7) Evren ve madde ezelden beri vardır. Sonsuzdur ve yaratılmamıştır. Devamlı bir sonsuz dönüşüm halindedir. Evrenin genişlediğini zannetmemiz, bizim ölçüm yöntemlerimiz ve astronomi biliminin geriliğinden kaynaklanmaktadır. Kızıla kayma Doppler etkisinden değil, Compton etkisinden kaynaklanmaktadır ve sebebi evrenin genişlemesi değil, yıldızlar arası boşluktaki yüklü parçacıklardan gecen ışığın dalga boyunun değişmesidir. Kozmik arka plan radyasyonu ise yıldızların ışığının uzay boşluğunu ısıtmasından kaynaklanır. Her şeyin dönüşüm halinde olduğu evrende, koşulların uygun olduğu bazı gök cisimlerinde kompleks moleküller ve canlılık ortaya çıkmaktadır.
8) Evren, kozmolojideki salınım yapan evren modelinde olduğu gibi, devamlı big bang ile başlayıp, bir süre genişledikten sonra yavaşlayıp sonunda big crunch ile kendi üzerine çökmektedir. Bu çökme yeni bir big bang’e sebep olmaktadır. Bu çökme anındaki singularitenin sebep olduğu belirsizlikler yüzünden, evren her ortaya çıktığında başka ilk koşullar ve başka doğa yasalarıyla başlamaktadır. Sonsuzdan beri devam eden bu çevrim yüzünden, ortaya çıkan bazı evrenlerde yasalar canlılığa sebebiyet verecek türde yasalardır ve dolayısıyla koşulların uygun olduğu bazı gezegenlerde evrimsel süreç yoluyla canlılık gelişir. Ortaya çıkan bazı evrenler ise tamamen oludur.
9) Günümüzün kozmolojisinde gittikçe popülerleşmeye başlayan teorilerin söylediği gibi, aslında bir tane değil, çok sayıda evren vardır. Tüm evrenler zaman denizinde yüzen köpükler gibidirler. Inflation teorisinin öngördüğü şekilde, bir evrenin sınır koşullarında meydana gelen koşullar, başka bir evreni başlatan ilk kıvılcım (big bang)’ler olmaktadırlar ve evrenler bu şekilde devamlı birbirinden tomurcuklanarak ortaya çıkmaktadır. Bu kadar çok sayıda evrenin bir kısmında olasılık yasalarının dikte ettiği zorunluluk yüzünden canlılık adını verdiğimiz kompleks yapılar ortaya çıkabilmektedir.
10) Kozmolojideki son gelişmelerin gösterdiği gibi, ortada tek bir evren bulunmamaktadır. Çok sayıda evrenlerden oluşan bir “multiverse” içinde yaşamaktayız. Bu multiverse’ler derece derecedir. Görebildiğimiz evrenin sınırlarının (bizim Hubble hacmimiz) çok ötesine taşan büyük bir küre bulunmaktadır ve bu küre içinde evrende yapılar ve galaksiler gördüğümüz bölgedekine benzer şekilde devam etmektedir. Ki bu birinci derece multiverse’tir. Sonsuz sayıda birinci derece multivers’lerden oluşan ikinci derece multiverse bulunmaktadır. Ayrıca kuantum olasılıklarının evrenleri hesaba katıldığında ortaya üçüncü derece multiverse çıkmaktadır ve son olarak, alternatif matematik sistemlerin geçerli olduğu evrenleri kapsayan bir dördüncü derece multiverse mevcuttur. Tüm bunların hesaba katılmasıyla, sema tamamlanmakta ve basitleşmektedir, çünkü kısıtlama yaratacak hiçbir ön kabul gerekmemektedir. Her türlü olasılığın varlığı hesaba katılmıştır. dolayısıyla bu, evrene Tanrı gibi veya benzeri hiçbir tür müdahalenin gerekmediği en basit açıklamadır. (Ayrıntısı için başka Evrenler yazısına bakınız).
11) Big Bang’ı ortaya çıkaran etken, boşluktaki bir simetri kırılmasından ibaret bir kuantum olayıdır. Big Bang bir kere oluşmuştur ve bir daha oluşmayabilir bile. Ve tek bir evren vardır. Fakat bu big bang ile ortaya çıkabilecek olası evrenlerin pek çoğunda canlılık adını verdiğimiz kompleks yapıların ortaya çıkmasına izin verecek doğa yasaları bulunacağından, (doğa yasaları çok farklı ve ortaya çıkan canlılık bizim evrenimizde bildiğimizden çok farklı olsa da), canlılık değişik evren olasılıkları arasında yaygın bir olasılıktır ve bir istisna değildir. Dolayısıyla, bizim evrenimiz de bunlardan biri olduğundan, belli bir tür doğa yasaları grubu ve bu doğa yasalarının sebep olduğu bir canlılığa sahip olması garip değildir.
12) Evren aslında köken sorununun çözülmesini gerektirmeyecek ve baktığında her ayrıntısı anlaşılabilecek kadar basit bir şeydir, fakat bizlerin bunu yapmak için kullanmak zorunda olduğumuz beynimiz ve zekamız, dar bir gezegende yaşamak için yontulmuş olduğundan, evrene ancak belli şartlanmalardan ibaret bir gözlükle bakabilmekte ve açıklayamadığı pek çok sorunla karsılaşmaktadır. Halbuki bu sorunlar birer zihinsel illüzyondan ibarettir. Bunları bizim sorun gibi algılamamız, beynimizin çalışma biçiminin bir yetersizliğidir.
Bu tür açıklamalar daha da arttırılabilir. Fakat bu kadarı yazımızın amacı açısından yeterli.
Hatta, yukarıda spekülasyon adıyla anlatmış olmamıza rağmen, özellikle ikinci kısımda (zeki tasarım gerektirmeyenler arasında) yer alan pek çok fikir, çeşitli delillerle az ya da çok desteklendikleri için, aslında kozmolojide birer teori mertebesine ulaşmış fikirlerdir. Bu noktanın da altını çizmekte fayda var.
Bir Cevap Yazın